Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Haziran 2017 Çarşamba

''Marslı'' Andy Weir (Kitap Yorumu) + (Film Yorumu)




Kitap Adı: Marslı (The Martian)
Yazar: Andy Weir
Yayınevi: İthaki
Basım Tarihi: ABD (11 Şubat 2014) - Türkiye (12 Aralık 2014)
Tür: Tek kitap.
Goodreads Puanı: 4.38/5



Tanıtım:

Altı gün önce Mark Watney, Mars'a ayak basan ilk insanlardan biriydi. Şimdi ise, orada ölmesi kesin. 

''Çok uzun zamandan beridir okuduğum en iyi kitap. Zeki, eğlenceli ve gerilim dolu. Marsl, bir romandan isteyebileceğiniz her şeye sahip.'' -Hugh Howey, Wool serisinin yazarı-

''Sürükleyici... Defoe'nun Robin Crusoe'su sanki daha zeki biri tarafından yazılmış gibi.'' -Larry Niven, Hugo, Nebula ve Lucas ödüllü Halka Dünya romanının yazarı-

''Bu kitap tam da benim gibi okuyucuların seveceği türden.'' -John Scalzi, Yaşlı Adamın Savaşı serisinin Hugo ve Lucas ödüllü yazarı-

''Andy Weir'in yazdığı Marslı şimdiye kadar okuduğum en iyi bilimsel bilimkurgu romanı. Bu romanı -başka bir kitap hakkında hiç böyle bir şey söylemedim- edebi anlamda da elden bırakmak mümkün değil.'' -Dan Simmons, Hugo ödüllü Hyperion serisinin yazarı-

''Marslı aklımı başımdan aldı!'' -Ernest Cline Başlat romanının yazarı-

''Aksiyon ve uzay macerasının kusursuz bir karışımı.'' -Library Journal-

~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~







''Yaşam harika derecede ısrarcı. Onlar da en az benim kadar ölmek istemiyorlar.''












*Ön Söz* 


Marslı, Ekim ayında filminin vizyona gireceğini duyunca o zamana kadar hayli hayli okurum, deyip de yazın sonlarına doğru satın aldığım bir kitaptı. Fakat okulumun açılması ve okumaya öncelik verdiğim kitaplar yüzünden filminin vizyona gireceği günden bir gün öncesine kadar elime bile alamadım kitabı. Yumurta kapıya dayandığında ancak gerçekleştirebildiğim olaylar silsilesine yeni bir anı da eklemiş oldum böylelikle. Okuldan gelir gelmez başladım okumaya ve sonraki güne kadar bitirmeyi zorla da olsa başardım. Karakter analizine girmeyeceğim, çünkü Mark'ı okumak ve karakter yapısının kitabın kurgusuna kattığı o zeki mizacı keşfetmek başlı başına bir zevk oldu; kimseyi bu zevkten mahrum bırakmak da istemiyorum. Bunun yerine, olayların başlangıcını ve kitabın neyi konu aldığını anlatmak için minik bir tanıtım yapacağım. Böylelikle kitap hakkında hiçbir bilgisi olmayan arkadaşlar, ya da çok az bilgiye sahip olanların kitap hakkında neler beklemesi gerektiğini izah etmiş olurum bende. 





*Konu Özeti* 

İnsanlığın Mars'a ilk kez insanlı uzay aracı göndermesini sağlayan program olan ''Ares'' programı sayesinde, uzay hakkındaki sınırsız bir deniz kadar bilinmezliğin sadece bir su zerresini çözebilmek için önemli bir adım atılmış oluyor. İki ayrı mürettebat, farklı zamanlarda gidip sorunsuz bir şekilde geri döndüklerinden sonra; üçüncü mürettebatın yer aldığı Ares-3 de Mars'a ulaşmak için çoktan yola çıkmıştır. Amaçları da ilk iki Ares mürettebatının bilgilerini kullanarak, daha kapsamlı bir şekilde Mars'ı araştırıp, gelecek olan Ares programlarının üzerinde çalışabileceği bir baz sayılabilecek yeni bilgileri toplamaktır. ''Hermes'' adındaki uzay aracını Mars'a ulaşabilmek için kullandıktan sonra, Mars'ın yüzeyine sorunsuz bir şekilde inebilmek için MİA (Mars'a İniş Aracı'' sorunsuz bir şekilde kurulmasında başarılı olununca, bu müfredatın belki de şimdiye kadar gönderilmiş Ares müfredatları içerisinde en başarılı olabileceklerine dair umut kıvılcımları parlamaya başlamış, evlerine sağ salim dönebileceklerine dair de inançları artmıştır. Fakat en önemlisi MTA'ydı (Mars'a Tırmanma Aracı) ve görev bitiminde Hermes'e geri dönebilmenin, veya bir sorun dahilinde görevi sonlandırmak ve gezegeni terk etmek için kullanılabilmesi, onu ikinci can yelekleri görevini görüyordu. Şu zamana kadar böyle bir sorunla karşılaşılmadığı için bunun ne kadar yeterli olduğu hakkında gözlemsel bir sonuca ulaşamamışlardı; ama bunun böyle kalmasından emin olmak için alınan tedbirlere bakılırsa da, yedek planlarının sadece yedekte kalacaklarına güveniyorlardı. 



Ancak, görev sırasındayken Hermes, dayanmaya programlandığından daha büyük ve ani şekilde gerçekleşen bir kum fırtınası ile yüz yüze geldiğinde; görev iptal emri verilmiş ve bu yedek planı hayata döndürerek çok geç olmadan MTA'yı kullanarak gezegeni terk etme emrine odaklanılmıştır. Bu geçiş sırasındayken bulundukları Hab'dan kopan bir antenin, Mark Watney'nin uzay elbisesini delip o fırtınada, rüzgara karışan tozlar gibi savrulup kaybolmasına neden olmuştur. Müfredatın, onu bulmak için ellerinden gelen her şeyi yapmalarına karşın, yarıştıkları bir zaman ve kontrolleri dışında büyüyen bir kum fırtınasının getirdiği baskı ile kalkışa geçmek durumunda kalmışlar, aldığı darbeyi gördükleri ve kum fırtınasının şiddetinden ötürü sağ çıkmadığını düşünüp cesedini orada bırakmanın vicdanlarını bir balon gibi şişirip duygularına baskı yapması dışında farklı bir düşünceye, yani onun hala canlı olduğuna ihtimal vermemişlerdir. Grubun makine mühendisi ve botanisti olan Mark, yaşadığı kazadan sonra uyandığında iki şeyi anlıyor. İlki, düşük basınçtan dolayı bayıldığını ve buna neden olan elbisesindeki deliği, ikincisi de müfredatının çoktan gittiğini ve gezegende nefes alan canlının sadece onun olduğunu. Şimdi ise mark, ona bir seneden daha az zamana kadar yetecek olan yemek ve bu süreden bile daha az olan suyuyla kalmış halde; bu trajik ''kayıptan'' sonra Ares programını iptal etmezlerse eğer, ancak dört sene sonra gelebilecek olan Ares-4 programını beklemek dışında çaresiz bir şekilde kalmıştır. Yaşaması için imkansızın, zamanın ve bu ikisinin birleşerek önüne dizdikleri engellere karşı meydan okuması gerekiyordur. 











*Yorumum* 


Marslı, eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, bu sene boyunca okuduğum ilk bilim kurgu romanıydı. Bu konuya şöyle bir açıklama getirmek istiyorum, bilim kurgu romanlarının ''kurgu'' kısmı, ''bilim'' kısmından daha çok ilgimi çektiği için, genellikle bilim kısmının olmadığı kurgu kitaplarına yönelirim. Yani kısacası, bilim kurgu romanları, bir kitapçıya gittiğimde uğradığım ilk kısım olmaz, hatta seçeneklerim arasında biraz daha aşağıda kalır. Bilim konusu da bir kitapta ilgimi çeker, yanlış anlaşılma olmasın; ama bu bilim yansıtılırken benim ilgimi devam ettirecek bir yazım tarzıyla şu zamana kadar karşılaşmadığımdan ötürü, bilim kurgu romanlarına şans verdiğim bir sene sonrasında arayışımdan vazgeçerek sadece kurgu kitaplarına yöneldim. Kitabı bekletmenin sessiz bir sebebi de buydu ayrıca, kurgusunu sadece arka kapağında yazılan o birkaç satırlık şey bile ilgi çekici kılmaya yetmişken; sadece ağır bilimsellik kokan bir yazım tarzının bu güzelim kurguyu benim için mahvedebileceği düşüncesiyle, bu korkumu erteleyip durdum. Ta ki, zaman tükeninceye kadar. Filmini izlemek istiyordum ancak öncelikle kitabını okumam gerekiyordu ve bu konuda kendime bile tahammül göstermediğimden alıp okudum kitabı. Size şunu söyleyebilirim ki, Andy Weir bütün bu korktuğum şeyleri boğazıma dizdi, ardından da bir içimlik su gibi Mark Watney'le onları sindirmemi sağladı. Herkesin övmesinden ve verilen bedavaya dağıtılmış gibi kitaba verilen 5 yıldızları gördüğümden ötürü kitabı beğeneceğime dair bir umudum vardı; ama kitap hakkında pek bir beklentimin olduğu söylenemezdi. Uzun zamandır bir kitap beni bu denli yanıltmamıştı; her şeyiyle bir kitabı bu kadar sevebilirdim bence. Nedenlerini de sıralamakla başlayabilirim. 





1- Mark Watney. Onun yerinde olsaydım eğer... diye başlayan bir cümle kurmayı bile Mark'a karşı bir hakaret olarak görüyorum. Çünkü sonuna kadar inanıyorum ki, onun aldığı eğitimi almış olmama rağmen onun durumunun ümitsizliğiyle karşı karşıya kalmış olsam, onun gösterdiği azim ve inancı göstermeyerek daha ilk günde ilaç kitinin içindeki vitamin haplarını kendi kötü emellerim için kullanırdım. Bu adam, kitap boyunca gerilimden tırnaklarımı kemirdiğim anlar dışında kalan zamanları -ki bu zamanlarda genellikle ağzım açık bakıyor oluyordum herhalde kitaba -hayret içinde okumamın başını çeken sebebidir. Bu umutsuzluğun dışına çıkmak için attığı bir adımda karşısında misilleme yapmayı bekleyen on büyük adımla karşılaştığında bile panik duygusunu olabilecek en salt kararlılıkla bastırıp, biraz düşündükten sonra ustalıkla savuşturabilme becerisine sahip birisi. Bilgilerinin onu hayatta tutabilecek tek şeymiş gibi görmemesi ve bu bilgileri, ancak pratiğe geçirirse karşısına işe yarar bir sonuç ortaya çıkabileceğini bilmesi; bunu yapabilmesi için de sakin bir kafayla düşünmesi gerektiğinin farkında olmasıydı belki onun bu soğukkanlılığını korumasına yardımcı olan şey. Zekiydi. Zaten Mars'a ortalama bir insan bilgisiyle kimseyi yollamazlardı; ama belki de onunla aynı durumu yaşayabilecek olan her kişiden daha akıllıca üstlendi tüm bu olayları. Ayrıca, umudunu kaybettiği ufak tefek zamanlar olsa bile bu umutsuzluğun tüm düşüncelerini kara bir çarşaf gibi örtmesine izin vermemesi de tebrik ettiğim bir özellik oldu. Onun için kesinlikle kolay bir durum değildi bu, kitabı okurken bunu anlıyorsunuz; okumasanız bile konuyu bildiğiniz takdirde az çok tahmin edebiliyorsunuz. Mars'ın da ona bu konuda yardımcı olduğu pek söylenemezdi zaten. 
















2- Olay Örgüsü. Kitabın yazarı Andy Weir'in, bu kitapta yazdıklarının en ufak bir parçası bile doğru olmasa, kurguladığı dünyada geçen şeylerin en minik zerresine kadar uydurma olsa bile -ki bu doğru değil- ekipman isimlerinde ve diğer teknik bilgiler kısmında göstermiş olduğu yaratıcılıktan ötürü adama altın tepside bir hediye sunmaları gerekirdi. Ancak, hepsi olmasa bile doğru bilgileri kullanarak kitaba bir yön belirlediğini biliyorum ve diğer kalan kısımları da pek önemli değil zaten; adı üstünde, bilim kurgu romanı bu. O kadar çok insanın bu roman hakkında, insanlık için önemli bir gerçeği göstermek ister gibi kitabın doğru olmayan kısımlarına parmak bastığını ve diğer kalan büyük çoğunluğu es geçtiğine şahit oldum ki, gına geldi bunu duymaktan artık. Açıkçası kendi adıma konuşmak gerekirse, Mars hakkında %100 doğru bir bilgi okumak istesem gideceğim kaynak bir bilim kurgu kitabı yerine NASA'nın yayımladığı resmi makaleler olurdu. Bu bilim kurgu romanlarının üstüne ''kesin bilgi'' baskısının nereden geldiğini hiç bilmiyorum; ama böyle bir zorunluluk olmadığı gibi, varmış gibi kabul edip kitap üzerinde baskı kuran kişilerin hareketlerine anlam veremiyorum. Kitapta doğruluk ivmesinin ufaktan yerinden oynatılmış kısımlarını enine boyuna araştıran birisi olarak da söyleyebilirim ki, bahseden yanlış veya eksik kısımlar da doğrusunu bilen ve bu konularda bilgisi olan insanlar olmasa fark edilmeyecek bilgiler diye düşünüyorum. 


3- Yazım Tarzı. Bu kitap konusunda beni korkutan kısım, daha önce de bahsettiğim gibi bilim kurgu kitaplarında genel olarak yaşadığım bir sorun: Bu içerdiği bilginin aktarılma yöntemi. Konu ile ilgisi olmayanların kafa karışıklığına yer açan ve kurgu olsa da bilimsel kısmı baskıcı ağı basan tarafa sahip kitaplardan olduğunu biliyordum Marslı'nın, okuduktan sonra da yanılmadığımı anladım. Ancak, beni yanıltan kısım bunu nasıl açıkladığı kısmıydı. Her şey tane tane, bilimsel terimler biraz daha sadeleştirerek anlatılmıştı ki küçük bir şey gibi gözükse de kitabın akışını büyük oranda hızlandırdı bu durum. Ayrıca, Mark'ın yaşadığı şartların imkansızlığının bile deviremediği bir iğneleyen mizacı vardı ki bir bilim kurgu kitabında yaşanmasını beklemediğim şeylerin başında yer alır bu durum; ama bir ara o kadar gülüyordum ki gece vakti kimseyi uyandırmamak adına yastıkla bastırmaya çalıştım gülmelerimi. Mark'ın karakter yapısı hayran olunası kesinlikle. 







Bununla beraber söylemek istediğim bir kısım daha var ki önemli olduğu için bahsetmek istedim; bu kitap, isterseniz önünüzde boş kalan on saatiniz olsun, bir günde bitirilmesi gerçekten zor olan bir kitap. Dört yüz küsür sayfa olduğunda bakmayın, okurken bunun iki katını okumuş gibi hissediyorsunuz. Çünkü, her ne kadar akıcı bir anlatıma sahip olsa da olaylar dopdolu ve her zaman tam dorukta işlendiğinden, okuduğunuzdan daha fazla okumuş gibi hissediyorsunuz ve muhakkak bir kısmında mola verme ihtiyacı duyuyorsunuz. Olayları sindirebilmek ve olası kafa karışıklığının çıkacağı yolları kapatmak için önemli bir şey bu. Benim önümde bir zaman kısıtlaması olduğunda maalesef ki bu bende çok fazla yaşanmadı; ama yakın bir zamanda, zaman kısıtlaması olmadığı bir zamanda, elime tekrardan alıp bu sefer yavaşlatarak okumayı planlıyorum. Benim için bir seferlik okuduktan sonra rafa kaldırılacak bir kitap değildi ''Marslı'' zira. 


Neden yılın en iyi bilimkurgu ödülüne layık görüldüğüne ve kazandığını; insanların etkilendiklerini çok açık bir şekilde belirtmiş oldukları yorumlarının sebebini anladım sonunda. Ben de onlardan farklı değilim, zira bu sene içerisinde okuduğum en iyi kitaplardan biriydi şüphesiz. Üstelik kitabın basılmasından daha bir sene dolmadan film çekimlerine başlanmasının ve baş rollerinde tanındık ve alanında çok yetenekli oldukları bilinen aktör ve aktrislerin oynanması, size kitabın güzelliği hakkında bir fikir verebilir. Kurgudan dolayı gözünüz korkmuş olsa bile, veya bu alan sizin ilginizi çekmediğinden beğenmekte zorlanacağınızı düşünüp almamışsanız bile, size tavsiyem en azından bir şans vermeniz. İyi okumalar! :) 




Puanım: 5/5!





ஐﻬ  ♥  ﻬஐ  –  –   –  –   –  –   –  –   –  –  –   –  –  –  ஐﻬ  ♥  ﻬஐ  –  –  –  –  –  –  –  –  –  –  –  –  –  –   –  –  –  –  –  ஐﻬ  ♥  ﻬஐ







Adı: Marslı (Mars)
Yönetmen: Ridley Scott
Senarist: Drew Goddard (beyaz perde) / Andy Weir (kitap) 
: Başrol Ö.YK A.Ş. Matt Damon, Jessica Chastain, Kristen Wiig, Jeff Daniels
Süre: 144 dk. 
Tür: Macera, Dram, Bilim-kurgu
Gösterim Tarihi: 2 Ekim 2015 (ABD) - 2 Ekim 2015 (Türkiye)
IMDB: 8,2 / 10  | Metascore:  81/100
Tür: PG-13





*Ön Söz*

 Ben hiçbir şekilde bir filmi eleştirmenin kriterlerini bilmediğim gibi, film eleştirisi yapmak gibi bir amaç gütmüyorum, bu konuda yanlış anlaşılmaları düzeltmek isterim. Benim bu blog'ta da yorumunu yapacağım filmler, kitaplardan uyarlanmış olan filmlerle sınırlı kalacaktır. Bunun sebebi de, benim sadece filmin kitabı ile olan ilişkisinin nasıl yapıldığı ve varsa benzerlikler ya da farklılıkları gözlemlediğim bir yorum yapmak. Geriye kalan kısımları da sadece amatör düşüncelerim ve kişisel notlarımın oluşturduğu yorumlar olacaktır. Başlamadan önce bunu bir dip not düşmek istedim, zira yanlış anlaşılmış gibi olmak istemem. 





*Yorumum*

Filmini de, ben kitabı bitirdikten saatler sonrasında izleme fırsatını buldum ve taze bilgilerim, bana film ve kitap arasında bir farklılık olup olmadığı konusunda olanak sağladı. Bir kere Matt Damon'ı yaklaşık iki sene önce ''Good Will Hunting'' filminde izlemiş olduğumdan bu yana takip etmeye çalıştığım aktörler arasında kendine özel bir yer edindi. Kitaba başlamadan önce de baş rolünde olduğunu biliyordum ve kitap konusunda kendime bir zaman sınırlaması koyup, ilk çıktığı gün izleme inadımın büyük bir sebebi de bundan geliyor. Kitabı sabaha karşı bitirdikten sonra yaptığım ilk iş can attığım fragmanını izlemekti. Spoiler'dan kaçınmak için hiçbir şekilde yanaşmamıştım şimdiye kadar fragmanına; kitap bittikten sonra o harika fragmanı izlediğim için de mutlu oldum. Evet, sandığım gibi kitap hakkında birkaç bölümden spoiler içeriyor ama kitabı okuduktan sonra anlıyorsunuz ki, fragmana dahil ettikleri kısımlar o kitabın o kadar minik bir kısmı ki, sandığım kadar büyük bir şeyi açığa vurmamışlar ve kitabı okumayanlar, ama merak edip de fragmanını izleyenler için, ilk önce kitabını okutmaya teşvik etmelerine yetmiş. Kitabı okumayanlar için izleyin, ya da izlemeyin demeyeceğim çünkü bu size kalmış olan bir şey; ama ben yinede buraya linkini bırakmak isterim. 






Kitaptan uyarlanmış en iyi filmler kategorisine yeni bir isim eklendi benim için. Bu kadar dopdolu bir kitabı filme uyarlanması konusunda sıkıntı duyulacağını biliyordum; ama ellerinden gelenin en iyisini yapmış olduklarını da düşünüyorum. Kitaptan eksik tuttukları kısımlar olmasına karşın, değiştirdikleri kısımlar ufak tefek detaylardı. Görsellerin beklentimden daha başarılı oluşu ve oyunculuğun da beklentim seviyelerin bir adım üstünde olması, filmi keyifle izlememe sebep oldu. Zaten yönetmeni de bu tip uzay konulu filmlerdeki başarılı ünlü ''E.T.'' filmiyle kanıtlamış birisi. Kendisinin elinden çıkmış filmler hakkındaki deneyimlerimden, bu filmin bir hayal kırıklığı olmasını beklemiyordum zaten.

Ben hala, her zaman olduğu gibi önce kitabı okuyup sonradan filmi izleme tarafındayım. Büyük oranda kitaba sadık kaldıkları doğru olsa da kitabı okuyanların, filmden daha kolaylıkla bir anlam çıkarabileceklerini düşünüyorum. Bir puan vermem gerekseydi eğer, 9/10 verirdim herhalde. Bu ay içerisinde izleyip de en beğendiğim film olduğu da kesindi.




☢ ☢ 


''BURAYA KADAR OKUDUYSANIZ TEŞEKKÜR EDİYORUM, BU YAZILARIN HEPSİ KENDİ ŞAHSIMA AİTTİR, ALACAKSINIZ LİNKLE ALIN VE BANA HABER VERMEYİ UNUTMAYIN LÜTFEN. BİR SONRAKİ KİTAP YORUMUNDA GÖRÜŞMEK ÜZERE!''


''The photos that I've used in this post are belong to 
http://yourreactiongifs.tumblr.com/ 
http://jensbody.tumblr.com/
http://ranskahovbrotherstrash.tumblr.com/
and I did not intend to steal or occupy the copyright by any means.''



Subscribe to Our Blog Updates!




Share this article!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Return to top of page
Powered By Blogger | Design by Genesis Awesome | Blogger Template by Lord HTML