Kitap Adı: Seni Kaybettim (Clash)
Yazar: Nicole Williams
Yayın: Aspendos
Çıkış Tarihi: ABD (1 Eylül 2012) - Türkiye (Nisan 2015)
Tür: Seri (Crash #2)
Tanıtım:
'Başka birini seni sevdiğim kadar sevebilecekmişim gibi davranmaktan vazgeçiyorum. Biliyorum vaktimi aldı ama şimdi anlıyorum. Ben seni sevmek için yaratıldım. Hayatımı seninle paylaşmak için. Bu masalı yeniden yazıyorum, böylece ikimiz birlikte yola çıkabiliriz." Yeniden bir nefes için durakladım, sahaya göz attım.
Gelmiyordu. Sahanın en uzak köşesine tıkılıp kalmış olsa bile istese şimdiye kadar yanıma gelebilirdi. İstediği şeye ulaşmaktan hiçbir şey alıkoyamazdı Jude'u. Artık onun istediği şey olmamam ihtimali kalbimi kırdı.
๘۩ஜ๘๘۩¤ۣۜ๘۩ஜ๘๘۩¤ۣۜ๘۩ஜॐ
Başlamadan önce, her seride yaptığımız gibi, serinin diğer kitaplarının yorumlarını da koymayı unutmayalım: ^-^
1- Sana Vuruldum (Crash #1) *tık tık*
*Beğendiğim Alternatif Kitap Kapakları*
*Konu Özeti* (İlk kitabı okumayanlar için spoiler içerir.)
Lucy Larson, isteyebileceği ve gerçekleşmeyeceğini uzun zamandan beri bildiği için hayalini bile kurmaktan çekindiği her şeye sahipti: Onu bir yıldız olarak yetiştiren seçkin bir dans okulunda eğitim görüyor, toplumun onaylamaz bakışlarının oluşturduğu ve attıkları her adımda onları yutmaya hazır bir şekilde hareket eden bir gölgenin sebep olduğu baskının bile sindiremeyeceği kadar ayakları üzerinde durabilen bir ilişkisi, uzun yıllar sonra ilk defa kirinden arınmaya başlayan aile bağları ve tüm bu paketin yanında gelen, arada bir baş belaları olsa da, yeni arkadaşlar. Partide olan olayların üzerinden bir sene geçtiği halde ise belirsiz olan çoğu durum biraz emek ile kendi yolunu bulmuş, böylelikle karman çorman hallerinden çözülmeye başlamıştı. Değişmeyen şeylerden birisi ise Jude Ryder'ın mağara adamlarını bile aklayacak kadar takındığı fazla koruyucu tavırdı ve bu bazen istenmeyen sonuçların habercisi olsa da, endişelendirecek kadar büyük bir soruna yol açmamıştı şimdiye kadar. Zira ikisinin de başına gelecek olaylar sırasında o kadar sınanacaklardı ki, bu durum endişe etmeleri gereken şeyler listesinde son madde bile olmayacaktı.
*Yorumum*
Bu kitabı okurken düşüncelerim başından sonuna kadar o kadar etrafa saçılmıştı ki onları toparlayıp anlamlı bir şeyler çıkarmaya uğraşırken kitap bitmişti bile. Sadece şunu söyleyebilirim ki kitap, okudukça daha iyiye giden kitaplardan. Bu kitabı da yorumlarken yapabileceğimi hissettiğim tek yolu kullanıyorum: kitabı baş, orta, son şeklinde değerlendireceğim. Sizler de böylelikle düşüncelerimin az çok nerelerden geçip nasıl bir değişikliğe uğradığını kolaylıkla görebilirsiniz; ama her şeyden önce spoiler uyarısı. Elimden geldiği kadar kaçınacağım ama eğer buna örnek sayılabilecek potansiyelinde olan bir şey görürseniz gerçekten kusura bakmayın. Başka türlü kendimi ifade edemeyeceğimden dolayı yazmışımdır zaten, ama emin olun ki bu küçük ve az olması ile sınırlı kalır.
- Kitabın başları: Öncelikle kitabın 50. sayfasına kadar sürekli bir çekişme anı mevcuttu. Lucy ne kadar kendi bedenini Jude'e teslim etmeye çalışırsa, Jude da o kadar bir azizin sabrıyla kendisi ve Lucy için durumu kontrol altına almaya çalışıyordu. Çocuk kızın masumiyetini korumaya çalışıp, bu işi doğru bir şekilde yapmak için zamanı kolluyordu ama o anlarda, içine hangi türden olduğunu bilmediğim bir canavar kaçan Lucy, bunu bir meydan okuma olarak görüp silahı olan aşırı istekliliğini de kuşanıp savaşa hazır biçimde onu bekliyor oluyordu. Kızın diz çöküp yalvarmanın eşiğinde olmasını anlayınca bu işkencenin benim için bitmesinin iki yolu vardı artık: Ya yazar Lucy'e istediğini verecek ya da ben bırakacaktım kitabı. Neyse ki sonra gelişen durumlar ve Holly'nin kurtarıcı olarak gelmesi bir nebze topladı durumu. Yazara bir teşekkür notu yazma hakkım olsaydı eğer, bunu Holly'i olaylara, kısa süreliğine olsa bile geri getirmek gibi sevindirici ve rahatlatıcı bir hareket yaptığı için kullanırdım herhalde; zira kitaba devam etmemin başını çeken sebeplerden biri oldu bu karakter.
- Kitabın ortaları: İşte burada olaylar biraz daha şekillenip, okunmaya değer gelişmeler ele alınmaya başlıyor. Okuyucunun, hem karakterlerle hem de kurguyla bütünleşmesini sağlayan bağın temelleri burada atılmaya başlıyor. Aynı zamanda kitabın, altını çizerek vermeye çalıştığı mesaj da burada beliriyor: Aşk kendi başına bir ilişkinin getirdiği her şeyi sırtlayacak kadar güçlü olmuyor hiçbir zaman. O sadece iki insanı bir araya getiren bir yol ve bu yolda yaptığımız veya yapmayı göze aldığımız fedakarlıklar, kat ettiğimiz mesafeler, gitmeyi seçtiğimiz yönler, küçüğüyle ve büyüğüyle aşmaya çalıştığımız zorluklar bir ilişkinin ilerleyebilmesi için gerekli olan unsurlardır. Aksi takdirde yolun, ucu olmayan ebedi bir boşlukta son bulması ve geriye dönmekten başka değerlendirilecek bir seçeneğin elde kalmaması an meselesi oluyor. Burada mesaj güzel verilmişti ve kitabı gerçekten hissedebildiğim yerler de buralarda başladı zaten.
- 3- Kitabın sonu: Kitap boyunca beğendiğim ve beni etkileyen yerlerin altını çizmeyi bıraktığımda kitabım, anlamadığım yerlerini çizdiğim ders kitapçığımı andırıyordu; fosforlu kalem izleri her yerdeydi. O kadar iç ısıtan sözler mevcuttu ki kitapta, özellikle annesi ve Lucy'nin konuşması, kendime hakim olamadım. Sonunda ne olduğunu kendiniz bulmanız için bir şey demiyorum; ancak benim için idare eder bir sondu. Serinin geriye kalan bir kitabı daha olduğunu düşününce neler olacak acaba, diye sizde bir merak uyandırıyordu en azından.
Baştaki tatsız durumlar olmasa daha da bir sevebilirdim, ancak üçüncü kitap için hala ümidim var bu yüzden umarım beklediğim sonucu ondan alırım diyorum.
Puanım: 3.5/5
''BURAYA KADAR OKUDUYSANIZ TEŞEKKÜR EDİYORUM, BU YAZILARIN HEPSİ KENDİ ŞAHSIMA AİTTİR, ALACAKSINIZ LİNKLE ALIN LÜTFEN VE BANA BİLDİRMEYİ UNUTMAYIN. BİR SONRAKİ KİTAP YORUMUNDA GÖRÜŞMEK ÜZERE!''
''The photos that I've used in this post are belong to http://yourreactiongifs.tumblr.com/
.I did not intend to steal or occupy the copyright by any means.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder