Kitap Adı: Hiçliğin Kıyısında (The Edge of Never)
Yazar: J. A. Redmerski
Yayınevi: Ephesus
Çıkış Tarihi: ABD (15 Kasım 2012) - Türkiye (2014)
Tür: Seri (The Edge of Never, #1)
Goodreads Puanı: 4.31/5
Tanıtım:
Yirmi yaşındaki Camryn, alışılmışın dışında bir yaşam tarzı düşlemektedir. Fakat başına gelen trajediler bu yaşamı kendisinden zorla çekip alınca, ilk bulduğu otobüse atlayarak varış noktasını bilmediği bir yolculuğa çıkar. Çıktığı bu kendini yeniden keşfetme yolculuğunda, kendisi gibi nereye gideceğini bilmeyen, Andrew Parrish adında biriyle tanışır. Fakat Andrew'un da bazı karanlık sırları vardır...
Andrew yolculukları esnasında Camryn'e kimseye bağlı kalmadan, içinden geldiği gibi yaşama, en derin ve kuytu arzularına teslim olma sanatını öğretir. Ancak Andrew'un ondan gizlediği sır yolun sonunda kendisini beklemektedir. Bu sır ikiliyi bir araya getirebilecek midir, yoksa onları sonsuza dek birbirlerinden ayrılmaya mı mahkum edecektir?
★♥★☀★♥★
''Geçmişte yaşarsan ileri gidemezsin. Geleceğini planlamak için çok zaman harcarsan ya kendini geriye itersin ya da hayatın boyunca aynı noktada kalırsın. ...Anı yaşa, acele etme, kötü anılarını sınırla. O zaman gideceğin yere çok daha hızlı varırsın ve yolda çok daha az engelle karşılaşırsın.''
★♥★☀★♥★
*Beğendiğim Alternatif Kitap Kapakları*
*Karakterler-Konu Özeti*
Camryn Bennett, yirmi yaşında, hayatı ve onun kurtulamadığı yol arkadaşı olan monotonluğu düşünüp, refleks haline gelmiş hareketlerinin arkasındaki mantığı sorgulayan; içerisinde bulunduğu sıradan hayatın onaylamaz bakışları altında büzülerek varlığını hissettirmekten korkan özgür ruhunu korumak için zihninin derinliklerine bir çukur açıp, benliğinin bu kısmını gömen genç bir kızdır. Hayatın bir paket olarak hazırlayıp kapılarının önüne bıraktığı sürprizlerin içinde ne olduğunu tahmin etmek dahi istemeyecek kadar hayatın getirilerinden korkan çoğu insan, yüzleşecekleri gerçeklerden kaçıp, bunu en geç zamana ertelemek için güvenli limanlarına saklansalar da; Camryn kaçma ihtiyacı duyacak kadar bu bilinmezlikten ürkmüyor, tam tersine bu durum, limanından ayrılıp bunu kucaklamak için yabancı suları keşfetmeye hazır hale gelecek kadar sabırsızlanmasına sebep oluyordu. Onu diğer insanlardan ayıran liste bununla da son bulmuyordu ayrıca; en yakın arkadaşı Natalie ve çoğu yaşıtı gibi, moda ve erkekler eğlence anlayışının etrafına sarıldığı direkleri oluşturmuyordu. İki insanın birlikte olmasını gerekli ve bir ''ihtiyaç'' olarak yorumlayan düşünce tarzını da acınası buluyordu.
Hayata baktığı pencerenin diğerlerinin anlayamadığı bir dünyaya açılıyor olması, küçük bir kızken bile etrafında olan insanların yanında rahat hissetmemesine sebep oluyor; kendi kabuğuna çekilip, şimdiye kadar kendisi dışında bir yaşam parıltısı görmediği dünyasında kısa yürüyüşler düzenleyerek bu kanıyı değiştirmek istemesine neden oluyordu. İçine kapanıklığından dolayı, kendi başına taşlarını koyup yalanlarla sıvadığı ilişkiler duvarını, insanların beraberinde getirdiği acıyı bloke edebilecek bir şah eser olarak görüyordur; ancak pes etmeyerek bir köşesinde açık bulup içeri sızan bir elin parmağını geçmeyen insanların varlığını da görmezden gelemeyecek kadar onlara değer veriyordur. Bu kişilerden birkaçını ailesi ve arkadaşları oluşturuyordu; ancak aile bağları da omuzlarına koyulan yükler sonucu beli bükük şekilde kalmış, yıkılma noktasında direnir hale gelmiştir.
The Underground adındaki bir barda yaşanan gece sonrasında, ihanet bataklığının kızgınlıkla fokurdaması sonucu oluşan baloncuklarda saklanan sırlar, gece boyu gelişen olaylar sonucu koruma kalkanlarının patlatılmasıyla kendini belli etmiştir. Bu durum, yanında bulunan insanlarla arasındaki köprü yerinden sökülüp, aralarında sadece büyük bir uçurum kalmasını sağlamıştır. Her şeyin eskisi gibi olmasını istediğinden bu köprüyü yeniden inşa etmeye giriştiğinde, kafasına çekiçle vuran farkındalık sonucu durmuş; yaptığı hareketten yüz seksen derece farklı olan bir davranışı seçebilecek olması gerçeğiyle ilk defa hayatı üzerinde bir kontrole sahip olduğunu hissetmiştir. O da, uçurumun kenarında sabırsızca ve sinirle, büyük bir öfke patlamasını hesaplaşma defterine yazar halde ona ulaşmaya çalışan hayatını, bulunduğu yerde tek başına bırakarak arkasına bakmadan gidebilme seçeneğidir. Böylelikle kaderin elinde kalan son boş defterde açılan yeni bir sayfayı, yolların isi ve bilinmezliğin diyarındaki kumlarla kirletilme şansı doğmuş olacak, hayalini kurduğu şeyi gerçekleştirebilmesi için onay damgası basılabilecektir. Sonrasında, dünyasına komşu olabilecek kadar birbirlerine benzer bakış açısına sahip biriyle bu yolda tanıştığında, içten içe korktuğu şeylerle yüzleşme cesaretini kendinde bulabilecek, bu zamana kadar yapmaya çekindiği şeylerin kapağı açılıp, sakladığı özgür ruhunun benliğini devralmasına şahit olacaktır.
''Evet, garip bir durum, hem de çok garip, çünkü böyle alışılmışın dışına çıkmak doğal bir şey değil. ...Ama önemli olan da bu zaten.''
Andrew Parrish, hayatın amacını ve kendisi için ne gibi planları olduğunu düşünürken; insanları duygulardan yoksun hale getirip bir robota dönüştüren monoton bir yaşamın yeni kurbanı olmaktan korkuyordur. Babası, onu ve iki erkek kardeşinin terbiye ile yetişmesini istediği için, onları sert ve duygusal olarak zorlayıcı yoldan yürüterek gerekse sürükleyerek büyütmüştür; ama iki kardeşinin ve kendisinin şu an bulundukları yer babasının bu tutumuna minnettar olmasını sağlıyordur. Hayatı, babasının ondan baş rolünü oynamasını istediği bir hayatın senaryosuna uymuyordu belki; ama kendisini, başkasının ondan istediği şekilde yaşamaya zorlamayacağını öğrenmiştir. İnsanların onun yoluna, hayatını yönlendirebileceğini düşündükleri için koydukları yön tabelaları beklentilerinin mecazi bir tanımı gibiydi ve Andrew bu yönlere gidip insanları tatmin etmeye çalışırken kendi yolunu kaybetmiştir. İstediğinin ne olduğunu bulabilmek için, istediği şey ile arasında duran ve bunu yapmasını engelleyen bir kağıt kadar ince duvarı yırtması gerektiğinin farkındadır.
Babasına koyulan nadir bir beyin tümörünün teşhisiyle onu ziyaret etmek için çıktığı yol, kendi düşünceleri ile baş başa kaldığı bir zaman dilimi haline dönüşecek; bu yolculuk sırasında hiç beklemediği bir anda tanıştığı kız aklını karıştırmaya yetecektir. Hayattaki yolunu kaybetmiş olan bu kızın onu can evinden vuracak düşüncelere sahiptir; çünkü eleştirilme korkusuyla kimseye söylemediği bu düşünceler ona yabancı değildir ve yeni tanıştığı bir kızın ağzından bunları duymak, acı şarkısının sözlerini oluşturacaktır. Hayatın, her ikisi için de kötü sürprizleri vardır ve ilişkilerinin kaderi aldatmaya çalışacak kadar güçlü olup olmadığını değerlendirirken yıpranma noktasına gelecek kadar sınanacaklardır.
''Çünkü her şey değişecekti. Sevdiğiniz birinin ölümü mutlaka bir şeyleri değiştirirdi. Ne yaparsanız yapın, kendinizi bu değişikliklere önceden hazırlayamazdınız. Kesin olan tek şey vardı; sıranın kimde olduğunu hep merak ederdiniz.''
*Ön Söz*
Ben bu kitabı neden bu kadar çok beklettim? Bu kitap, kitaplığımda bunun yerine başka bir kitap alıp okuduğum zamanları gözden geçirmeye zorladı beni; ne düşünüyordum acaba elim başka kitaba giderken diye. Uzun zamandan beridir ilk defa göz yaşlarıma hakim olamadığım bir kitap okudum ki bırakın üzüntüyü, sevinçten, rahatlamadan dolayı da yaşandı bu durum. En son bir kitapta bu üç duygunun karışımı yüzünden ağladığım zaman ilkbaharı daha yeni yaşıyorduk; şu an yazın bitimini yaşadığımızı düşününce çok önce gerçekleştiğini kabul edebiliriz. Kitabın sevdiğim kısımlarını not alayım da boş bulduğum bir zaman dönüp okumak istersem işim kolaylaşır diye post-it almıştım; yeni aldığım post-it'in mavi rengi tükenmişti ben kitabın sonuna geldiğimde, yeni renge geçmek durumunda kaldım. Not alırken bu yorumda neler diyeceğimi de bir bakıma yazmış olduğumdan, sırayla dile getireceğim neler varsa.
*Yorumum*
Kitap bazen Andrew'un gözünden, bazen de Camryn'in gözünden anlatılıyor. Karakter yapılarında yer alan ortak birkaç özelliği görebildiğiniz gibi, farklılıklarına da ışık tutulmasını sağlıyor bu durum; bir paranın iki yüzü gibiler aslında. Andrew'un yetiştirilme tarzından dolayı duygularını bastırma sanatında profesyonelliğe yaklaşan ve kavgadan çekinmeyen sert bir yapısı olsa da; Nicholas Sparks'ın Not Defteri filminde ağlayan hassas bir yanının güçlü gözüken benliğinin bir parçası olması mutlu etti beni. Camryn'in de olgunluğu şaşırttı çok; gereksiz inatlaşmaları okumamızı engelledi bu durum. Ayrıca depresyon ve erkeklerin doğası hakkındaki görüşlerini okumak çok hoşuma gitti. İkisinin de hayata dair söyledikleri şeyler, kendi hayatımı zihnimin içindeki sorgu odasına kapatıp yaptıkları hakkında sorular sormamı sağlayabilecek kadar etkiledi beni ayrıca. Çoğu seride olduğu gibi, ilk kitabında kızın bakış açısı, ikinci kitapta aynı olayların erkek karakterin bakış açısından anlatılmasını okumak o seri hakkında kafamda oluşan çoğu soru işaretini giderdiğinden, bu taktiği izleyen yazarların serilerini okumak hep eğlendirir beni. Burada iki kitaba bölünmeyip tek bir kitapta iki bakış açısına yer verilmesi, her kitaba bir bakış açısı verilen serileri okurken eğlendiğim kadar eğlendirdi beni.
İlgimi çeken diğer bir konuda, kitabın büyük bir bölümünü kaplayan müzik konuşmaları ve genel olarak müzik oldu. İkisi de bu alana ilgililer ve her ne kadar birbirlerinden biraz daha farklı müzik zevkleri olsa da, ortak beğendikleri müzik grupları hakkında tutkulu olmaları sevindirdi beni. Hele hele onların beğendiği çoğu grubun bir fanı olduğum gerçeği, Andrew ve Camryn'le aramdaki bağın güçlenmesini sağlayan bir element oldu. Geçen sene ayrılmaları yüzünden kalbimdeki müziğe ayrılan kısımda bir yara açılmasını sağlayıp, hatırladığımda hala o yaranın sızlamasına neden olan The Civil Wars grubuna gösterdikleri özel bir ilgi ve kitap hakkında beğendiğim birkaç anının temeline bu grubu oturtmaları, benim bu kitabı yakın bir zamanda tekrardan okuyacağımı kesinleştiren bir sebep oldu ayrıca. The Civil Wars dışında, kitapta bahsi geçtiğine en çok sevindiğim grup Kansas oldu. Supernatural'ın vazgeçilmez şarkısı Carry On Wayward Son'ın sahibi olan bu grubun sadece bu şarkısına referans etmekle kalmayıp, diğer birkaç şarkısının da yer almasından sonra kitabın bir kısmına Kansas dinleyerek eşlik ettim. Bu iki grubun sevdiğim birkaç şarkısını ve kitapta geçen, önceden de bildiğim veya bu kitap sayesinde tanışıp beğendiğim grupların şarkılarını merak edersiniz belki diye buraya bırakıyorum linkleriyle ve sözleriyle; dinlemenizi canı gönülden tavsiye ederim.
- Kansas -Dust In The Wind (Same old song/Just a drop of water in an endless sea)
- The Civil Wars -Barton Hollow (Devil gonna follow me 'ever I go/Won't do me no good washing in the river/Can't no preacher man save my soul)
- The Eagles -Hotel California (Mirrors on the ceiling, the pink champagne on the ice/And she said ''We are all just prisoners here, of our own device'')
- The Civil Wars -Poison&Wine (Your hands can heal, your hands can bruise/I don't have a choice but I still choose you)
- Muse -Uprising (They will stop degrading us/They will not control us/We'll be victorious)
''Söyle gitsin. Eğer söylediklerin sana yanlış gelirse suçluluk duygusuyla uğraşırsın, ama içine atarsan hissettiğin belirsizlik, suçluluk duygusundan çok daha beter olur.''
O son konusunda bir yorum yaparsam eğer bir şeyleri ele veririm kesin gibi hissediyorum. Ben kitabı bitirirken Goodreads'te olanlar fark etmiştir belki neler yaşadığımı o son on sayfada; düşüncelerine değer verdiğim bir insanla konuşuyordum o ara çünkü. Sadece, öyle bir an geldi ki, kitabı kapatıp, karakterlerin bir yerlere gitmelerini engellemeye bir yardımı dokunacakmış gibi kitaba sarılıp, birkaç dakika o vaziyette kaldım. Duygularım düşüncelerimle paralel olarak o kadar çok iniş çıkış yaşadı ki fiziksel olarak midem bulanıyor gibi hissettim bir an. Ancak arada bir okumaya ara verip kendime sorduğumda bu kitap hakkında bir şeyi bile değiştirir miydim diye, cevap olumsuz bir yanıt halinde geri döndü her seferinde bana. Olmasını isteyebileceğim kadar hatta daha fazlasıyla mükemmeldi; hatta o kadar güzeldi ki bir tık daha fazlası olsaydı uyarı etiketiyle gelirdi bu kitap kesin. 2015 senesi boyunca okuduğum en güzel kitaplar arasına bir ad daha eklendi ayrıca; zaten yorumun bu kısmına kadar okumuşsanız, tahmin etmişsinizdir bu durumu zaten. Okuyun, okutturun; sözcüklerim tükendi, ne diyeceğimi bilemiyorum daha fazla. Bir sonraki kitap yorumunda görüşmek üzere! :)
Puanım:5/5!
''Ben aşkın gerçekten bitebileceğini sanmıyorum. ...Bence aşık olduğunda, eğer bu gerçek aşksa, ömür boyu sürer. Gerisi sadece yaşananlar ve yanılgılardan ibarettir.
ஐﻬ ♥ ﻬஐ – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – ஐﻬ ♥ ﻬஐ – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – ஐﻬ ♥ ﻬஐ
*Soru Köşesi*
(Kitapta geçen dövmenin bu olduğunu düşünüyorum; kitabı okuyan insanlardan bu konudaki fikirlerini duymak isterim açıkçası. :))
''BURAYA KADAR OKUDUYSANIZ TEŞEKKÜR EDİYORUM, BU YAZILARIN HEPSİ KENDİ ŞAHSIMA AİTTİR, ALACAKSINIZ LİNKLE ALIN LÜTFEN VE BANA BİLDİRMEYİ UNUTMAYIN. BİR SONRAKİ KİTAP YORUMUNDA GÖRÜŞMEK ÜZERE!''
''The photos that I've used in this post are belong to
http://yourreactiongifs.tumblr.com/
http://erraticreactions.tumblr.com/
http://largeskinnycapp2sugars.tumblr.com/
https://www.pinterest.com/katiebug3806/the-edge-of-never/
http://isawlovedisfigureme.tumblr.com/
.I did not intend to steal or occupy the copyright by any means.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder