Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Haziran 2017 Çarşamba

''İki Aşk Arasında'' Molly McAdams (Kitap Yorumu)




Kitap Adı: İki Aşk Arasında (Taking Chances)
Yazar: Molly McAdams
Yayınevi: Aspendos
Çıkış Tarihi: ABD (16 Ekim 2012) - Türkiye (Ekim 2014)
Tür: Seri (Taking Chances, #1) 
Goodreads Puanı: 3.90/5



Tanıtım: 

Evden uzaktaki ilk yılı neredeyse mükemmel olacakken, arzularına yenik düştüğü bir hafta sonu kaçamağı her şeyi değiştirecekti. 

On sekiz yaşındaki Harper, asker babasının kontrolü altında büyümüştü. Hayatı kendi istediği gibi yaşamaya ve yalnızca babasının birliğindeki askerlerden duyduğu şeyleri deneyimlemeye hazır bir şekilde, San Diego Devlet Üniversitesine doğru yola çıkar. 

Yeni oda arkadaşının sayesinde, Harper partilerin, yakışıklı erkeklerin, ailenin ve duyguların farkına varır. Hem yeni erkek arkadaşı Brandon'a hem de oda arkadaşının kardeşi Chase'e kısa sürede aşık olunca, kalbi ikiye bölünür. Tehlikeli görünümlerine ve geçmişlerine rağmen, iki erkek de Harper'a tapar ve onun için her şeyi yaparlar; bu, onu mutlu etmek için bir adım geri atmak anlamına gelse bile...






''Beraber olursak, benden kurtulamazsın.' '...Sen de istersen, sonsuza kadar yanındayım.''





*Karakter Analizi* 

On sekiz yaşında olan Harper, Deniz Kuvvetlerinde, saygınlığı kendinden önce gelen bir baba tarafından yetiştirilmiş genç bir kızdır. Babasının zorba bir insan olması ve askeri eğitimin yanında kötü bir sürpriz olarak getirdiği katı bir tutum sayesinde kendini bildi bileli, babasının istediği benliğin kalıpları içerisine girebilmesini engelleyen istekleri ve özgürlüğünün karakter yapısından taşan kısımlarını törpülemek durumunda kalmıştır. Babasını seviyor olsa da ve yaptığı her eleştirinin altındaki zemini kaydırıp, sırf onu tatmin edebilmek için üst üste koymakta çokça zaman harcadığı ve zamanı ile sabrından fedakarlık ettiği iyi tavırlarını bozması, direncinin kırılma noktasında set çektiği yere ne kadar yaklaştığını hatırlatıyordur. Babasının, hayatının ulaşabileceği her yanına oltasını atıp, kancasına takılan şeylerde sadece onun işe yarayacağı şeyleri saklayıp sadece bunlara göre yaşamasını isteyen ve geriye kalanları önemsiz bir şeymiş gibi atan tutumundan sıkılan Harper, bu hayatta ona düşen bu rolü oynamaktan yeterince bıktığını hissediyordur. 


Bu yüzden, rol yapmak yerine olabildiği insan gibi davranmaktan korkmayacağı ve daha önemlisi bu insanın kim olduğuna dair ipuçlarını bulabileceği üniversiteye gitmek konusunda heyecanlıdır. Aynı zamanda da ilk defa, babasının birliği dışında arkadaş olabileceği yeni insanlarla tanışabilecek; farklı karakter yapısına sahip insanları tanırken buraya gelme amacına yakınlaşabileceğini düşünüyordur. Ancak, gerçekleştirmek için kafasındaki hayali deftere yazdığı bu planları tek darbede silecek olan kötü bir sürprizin, istenmeyen yabani bir ot misali umutlarını filizlendirdiği bahçesinde belirmesiyle  aklı karışacak; tercihlerin sur gibi duvar çektiği bir labirentin içerisinde kendisini an be an çıkmaz sokağa doğru yaklaşırken bulacaktır. 




*Yorumum* 

Bu kitap, bir kitabı almadan önce hakkında girilmiş yorumlara bakmayı şart haline getirten bir kitaptı aslında. Zira eğer kitabı okumadan önce yorumlara baksaydım eminim ki okunacaklar listemin son sıralarına çeker, daha da ön sıralara gitmesine izin vermezdim. Fakat, benim bu yorumlardan haberim yokken ve tatlı mı tatlı bir kapağı olup da bunun üstüne bir de indirime girdiğinde almak için saniye beklemedim. Böylelikle işkence ve duygu aleminde hız kesmeden ilerleyen bir araçta saatler geçirilecek bileti kendi ellerimle yanında aldığımdan bihaber mutluydum. Sağ çıktığıma bakmayın sakın, sabır sınırımı neredeyse yerinden kopacak kadar esneterek kurtulabildim ancak; kitaba başlamadan önce ihtiyacım olduğunu çok fazla düşünmediğim bir şeydi sabır, ama yanıldığımın payını da unutamayacak şekilde aklıma kazılı şekilde aldım. Kitabı okumamın üstünden bir hafta geçtiğine rağmen, istemesem bile öfke kokan kelimelerle bu yorumu zehirlemekten alıkoyamıyorum kendimi; ama kitabı ilk okuduğum zaman bir yorum yapmış olsaydım eğer, onun, şimdi yazıyor olduğum yorumla kıyasladığımızda çok daha ağır olacağını bildiğimden, bu yorumda sakinliğimi korumaya çalışacağım. Fakat çok doluyum bu kitapta ve spoiler da olabilir, baştan uyarmak istiyorum okumayanları bu konuda. Normalde hiçbir şekilde spoiler dahil etmediğimi beni takip edenler bilirler; ama hoşnut olmadığım konulardan bahsedebilmemin tek yolu bu. Çok ağır spoiler olduğunda emin olun ki öncesinde bunu söylerim zaten. 




Kitap şimdiye alışık olduğumuz bir kurguyla başlıyor aslında; herhangi bir şeyden ya da birisinden kaçıp da umudu üniversitenin havasında soluyacağını düşünen bir karakterle. Bu kitapta da ana kız karakterimiz Harper, kanından birisi olsa da katı kurallarının baba kimliğini bastıran bir insandan kaçmak için üniversiteyi farklı bir eyalette okumaya karar veriyor. Babası, o ''baba'' düşüncesinden o kadar soyutlamış ki kendisini, bu soyutlama ile büyüyen Harper'ın içinden de, kendisine ''baba'' demek gelmiyor ve ona ''efendim'' diye hitap ediyor. İlişkilerinin tek rengi var ve tek bir cephesi var; hiçbir şekilde karışıklığa yada ortada durmaya, gri renkte bir alanda bulunmuyor hiçbir şekilde. Kız da böyle büyüdüğünden ve babasının da ona tıpkı askerlerine verdiği eğitimin aynısına maruz kaldığından baba-kız arasındaki samimiyet yıllar önceden beridir çürümeye yüz tutmuş vaziyette kopacağı günü bekliyor. O kopan gün de zaten, Harper'ın üniversite için evi terk ettiği gün. 


Kitabın ilk yirmi-otuz sayfalarında yaşanan her şeye bir numara getirseydim, kitap matematik notlarıma eş düzeyde sayı içerirdi herhalde. Beni yanlış anlamayın, klişelerle çok fazla problemi olan bir insan değilim. Bir kitabın salt bir özgünlük taşımasını isteyecek kadar da hayal aleminde bir insan değilim; zaten çevrilen ya da çevrilmemiş her kitabın, ona ilham sağlayacak başka bir kitabın izlerini taşıdığına inanıyorum ben. Bu ister gölge bir dokunuş olsun, ister satır aralarına gizlenmiş olsun, ister de bariz bir şekilde kelimelerle açıklanmış olsun. Benim için hiç sıkıntı değil, rahatsız da etmez; ama genelde etmiyor. YA kitaplarındaki tecrübelerim boyumu aşar, bu yüzden okuduğum her yeni YA kitabında da en az birkaç tane klişeye rastlarım zaten, bundan da aksi yönde bir beklentim yoktu. Harper üniversite için gittikten sonra eğlenmeyi yaşam mottosu haline getirmiş bir oda arkadaşı bulması, Harper'ın kendisini güzel görmemesi ve babasının şartları dolayısıyla kızsal konularda yaşadığı yetersizliğin, o oda arkadaşı sayesinde bir kültür şokuna uğraması, ardından da daha ilk gün partilere sürüklenmesi, o partide gözde bir oğlanın ilgisini çekmesi ve sözlü atışmaları; daha önce çok kez okuduğum bir kurguyu yeniden okuyormuşum gibi hissettirdi. Kitabı okumadan önce de bir beklentim olduğu söylenemezdi; ama kitap için iyi bir başlangıç olduğunu da düşünmüyorum ve böyle de hissettim zaten. Gerçi sonra toparlar diye kafama da takılmadı. 


Kitabın çok daha başlarında ilk ana erkek karakterimiz olan Chase ile tanıştıktan sonra, arayı çok fazla açmadan aşk üçgenimizin diğer köşesini oluşturacak Brandon ile tanışıyoruz. Zaten adından da bas bas bağırdığı ve arka kapak yazısında da anlayabileceğiniz üzere bu kitabın temeli iki aşk arasında kalmış bir kız. Tüm o olayların karmaşasını çekip alırsak, kaynağında böyle bir şeyin yattığını ve olayların da bundan beslenerek geliştiğini anlarsınız. Bu yüzden aşk üçgenlerini hazmeder bir yapınız yoksa, size uygun olan bir kitap değil bu. Açıkçası benim bir garezim yok; ama kitaplarda aradığım bir şey de değil. Bu aşkı özetleyebilecek ve kitabın başlarında Harper'ın ağzından söylenmiş bir sözü alıntı olarak paylaşıyorum hemen. ''Aslında bu sabah Chase için giyiniyordum. Şimdiyse Brandon'la buluşacağım için heyecanlıydım,'' neyle karşı karşıya olduğunuzu biliyorsunuzdur artık kitapta. 






Kitabın başları hakkında bunları diyebiliyorum ki yeterince de bilgi verdiğimi hissediyorum bu konuda. Zaten bu başlarından üç yüzüncü sayfalara kadarki kısımda kitabı bırakmadıysanız, ondan sonrasında da bırakmıyorsunuz. Benim için en sıkıntılı yerler ilk sayfayla üç yüzüncü sayfaya yakın kısımlarda gerçekleşen bir olaydı; bu olaydan sonra acaba neler olacak, diye okudum kitabı. Bu yüzden eğer bu kısıma kadar Harper'ın kararsızlığı okuma şevkinizi sıfır ivmesine çekmediyse, devamını da çok rahat okursunuz. Şahsen bu üç yüz sayfa bana kalın bir ansiklopedi okuyormuşum hissi uyandırdı, oku oku bitmedi. Artık karakterden bunalmış olduğumdan mı kaynaklanıyor, yoksa benim mi tahammül sınırlarım o gün düşüktü bilmiyorum; ama bir ara kitabı ebediyen bırakmayı bile düşündüm. Aslında işler de gayet iyi gidiyordu, hep kötü gitmiyor o ilk yarı. Hatta karakterlere ufak tefek sinirlenmelerim dışında bir sorun da yaşamıyordum. Fakat bir an geldi ki, Harper'ın yaptığı bir seçim diyelim, bendeki son nokta oldu. Az sonra çok ağır bir spoiler vereceğimden bu konu hakkında bahsetmek istemiyorum; ama bu kısımı aştıktan sonra ve kitabın üç yüzüncü sayfalarına geldikten sonra merak etmeyin ki rahatlıyorsunuz biraz. Çünkü merak duygusu sarıyor ve artık alıştığımdan olacaktır ki anlamsız bulduğum olaylarda bile hissiz gibiydim. Kitabı sadece bitirmek için okudum ondan sonra, zevk aldığım için değil yani. 



*BÜYÜK SPOILER UYARISI*



Chase'in ölümü, kitap boyunca yaşadığım ilk ve son hayret unsurudur. Bir tanesinin bu aşk yolunda heba olacağını biliyordum; ama Brandon olacak bu gibi tahmin ediyordum. Ya uzak yerlere gidecek ya da illegal dövüş yollarında para kazanırken gördüğü son yerin kan kaplı zemin olacağına dair bir his vardı içimde. Kötü düşüncelerimin tamamı Brandon üzerine yoğunlaşınca, bu darbenin hiç beklemediğim bir insana atılmış olmasıyla böğrüme bir öküz çöreklendi. Birde hani o kadar ani oldu ki, kitaptan umudu kesmiş bendeniz için ayrı bir ani oldu. Dalgın dalgın okurken kitabı, birden gözlerim ve zihnim açıldı olanlara anlam vermeye çalıştım. İtiraf etmem gerekiyor ki sonrasında kitap, odamdaki utanç duvarını boyladı. Sinirimden ve artık son noktaya ulaştığımı hissettiğimden o anın sitemiyle kitabı doğru dürüst bırakmak yerine fırlattım bildiğiniz. Gurur duyduğum bir şey olduğu için söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Sadece o an neler hissetmiş olduğum hakkında bir ipucu verir size bu. 

Kitapta sıkıntı duyduğum bir şey, Chase'in ölümü hiç yaşanmamış gibi her şey iyi gidiyor, havasına bürünmek konusunda fazla aceleci davranılmış gibi hissetmiş olmam. Sanki sorunlarının bitimi Chase'in ortadan kaldırılması ile sonlanmış gibi hepsi kolaylıkla atlatıp, sahip oldukları hayattan daha iyi bir tanesine geçiş yaptılar. Özellikle Harper Brandon'a geri dönünce, oğullarının ölümü yüzünden yıkılmış olması gereken Chase'in ailesi bile bu durumu güle oynaya karşıladı resmen. Her ne kadar hayat devam ediyor lafına inansam ve tüm kitabın devamı boyunca bu ölümün kasvetli havasını solumak istemesem de, sanki minimal bir olaymış gibi geçiştirilmesi ve kitabın bıraktığı yerden devam edilmesi sinirimi bozdu biraz. 


*SPOILER BİTİŞİ*




Bu 300'lerden sonra gelişen olaylar aslında kitabı daha iyi yöne çevirecek potansiyelde olaylardı ve kitabı okumayı bırakmadım bu yüzden, çünkü biraz daha okunaklı oldu. İtiraf edeceğim, fazla uzatılmış gibi hissettim ben kitabı. Yarısına geldiğimizde kitap benim için bitmesi gerekirken işi boş olaylarla fazla oyalanılmış gibiydi. Bittiğinde de ferahladım ve benim için bir seferlik okumalık kitaplar arasına girdi. Okumamış olarak kalsaydım da bir şey kaybedeceğimi sanmıyorum açıkçası; ama en azından okunacaklar listemdeki bir ismin üstünü daha çizmiş bulundum. İkinci kitabı bildiğiniz yazarın okuyuculara koca bir kahkahası. Neden yani? Neden Chase'in gözünden anlatıyorsun ki? Duygusal anlamda düşüşe bağladığım bir ara kendimi daha da dibe çöktürmek gibi bir hissiyata sahip olduğum bir ana denk gelirsem ve kitap da o zamana çevrilmiş olursa alır okurum; ama bunun dışında okumak için herhangi bir çaba sarf etmem. Üçüncü kitabından umutluyum bu yüzden orijinal diliyle okurum gibi geliyor; yakın zamanda olacağını sanmıyorum ama bunun. 




PUANIM: 2.5/5!









''BURAYA KADAR OKUDUYSANIZ TEŞEKKÜR EDİYORUM, BU YAZILARIN HEPSİ KENDİ ŞAHSIMA AİTTİR, ALACAKSINIZ LİNKLE ALIN VE BANA HABER VERMEYİ UNUTMAYIN LÜTFEN. BİR SONRAKİ KİTAP YORUMUNDA GÖRÜŞMEK ÜZERE!''


''The photos that I've used in this post are belong to http://yourreactiongifs.tumblr.com/ and http://reactiongifs.tumblr.com/page/4 .I did not intend to steal or occupy the copyright by any means.''



Subscribe to Our Blog Updates!




Share this article!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Return to top of page
Powered By Blogger | Design by Genesis Awesome | Blogger Template by Lord HTML