Kitap Adı: Sana Bağlandım (Crush)
Yazar: Nicole Williams
Yayınevi: Aspendos
Baskı Tarihi: ABD (23 Nisan 2013) - Türkiye (Ağustos 2015)
Tür: Seri (Crash, #3)
Tanıtım:
Futbol. Şöhret. Meraklı gözler. Jude ve Lucy, artık nişanlıdırlar. Üstesinden geldikleri onca şeyden sonra mutluluğu yakalarlar... En azından öyle olduğunu sanırlar. Ama hiçbir mutluluk sonsuza kadar sürmez. Jude'un yıllardır hayalini kurduğu şey gerçekleşir ve beklediği seçmeler sonuçlanır. Jude, artık San Diego'da ünlü bir futbol oyuncusudur. Fakat bu Luce'un beklediği bir şey değildir. Para, şan ve şöhret... Korkular, tereddütler, ihtiras ve yanlış anlaşılmalar arasında birbirlerinden başka güvenecek kimseleri olmayan iki aşık... Jude ve Lucy'nin çalkantılarla dolu bu macerasında, aşk her şeyin üstesinden gelebilecek midir?
✌☢✌☢✌☢✌☢
''Jude ve ben, ilişkimi boyunca pek çok hata yaptık ama bir şeyde hiç yanlışlık yoktu: Birbirimize duyduğumuz ölümsüz aşk. İşte benim hayatım buydu. Ve ne biliyor musunuz? Hayat oldukça güzeldi.''
✌☢✌☢✌☢✌☢
*Beğendiğim Alternatif Kitap Kapakları*
İlk iki kitabı okumayanlar için spoiler uyarısı. Bu kitaplar hakkındaki yorumumu okumak isteyenler için ise ^-^:
1- Sana Vuruldum (Crash, #1) *tık tık*
2- Seni Kaybettim (Crash, #2)
*Ön Söz*
Lucy ve Jude'un hikayesinin yer aldığı serinin son kitabıdır ''Sana Bağlandım.'' İlk iki kitabı yazın okumuştum ve birkaç aydır da çıkmasını bekliyordum seriye son düğümü atacak olan bu son kitabını. Karakter analizine girmeyeceğim bile, çünkü bunu serinin ilk kitabında yaptım ve her ne kadar o zamandan bu zamana büyük oranda bir değişiklik gerçekleşse de, gerek karakter yapıları gerek de olaylara karşı gösterdikleri tutumlar olsun, bunları açıklamam spoiler sınıfına gireceğinden bu konuya detaylı olarak değinmek istemiyorum.
Kitabı okumadan önce belirli bir beklentim vardı, ilk iki kitabının değerlendirmesini kafamda yaptıktan sonra meydana gelen bir beklentiydi bu ve bunun karşılığını görüp görmeyeceği konusundaki kararsızlığım da, midemde kramp olarak hissettiğim bir heyecana sebebiyet verdi. Bu beklentim tatmin oldu mu, bundan az sonra bahsedeceğim; ama bu seriyi, daha çok Jude'u, özlerim gibi düşünüyorum. Bana pek fazla bir şey katmasalar da, okuduğuma ve bitirdiğime sevindiğim bir seri oldu kesinlikle. Yorumumuza geçelim bakalım. :)
*Yorumum*
Olayların başlangıç noktası, ikinci kitabın bittiği yerden üç sene sonrasına denk geliyor ki üniversiteyi bitirmeleri için önlerinde bir seneden daha az bir zaman kalışı anlamına geliyor bu durum. İkisi de bulundukları konumdan memnunlar, birinci ve ikinci kitapta şahit olduğumuz şeytanlarını alt etmişler gibi gözüküyorlar; çok mutlular. Ben ki, ilk iki kitapta ikisine sinirlendiğim zamanların çokluğu yüzünden çok alışamamıştım bu iki karaktere; ancak onları öyle görmek gerçekten sevindirdi beni bile. İlk iki kitaptan bu yana kat ettikleri mesafe, bu yolda çektikleri ve okuyucuya çektirdikleri sıkıntılara değer cinstendi gerçekten. En beğendiğim ve rastladığımda mutlu olduğum şey bu kitapta, karakterlerde meydana gelen gelişmelerin, kitaba olumlu olarak dönmesi oldu. Serinin favori kitabımın bu kitap olmasının sebebi bu yüzdendir zaten.
Elbette ki güllük gülistanlık gitmiyor durumlar kitabın sonuna kadar, hatta kısa bir mutluluktan sonra yazar, karakterlerin önüne bir engel koymak için çok bir zaman beklemiyor. Bildiğimiz üzere Jude Amerikan futbolunda çok yetenekli ve üniversitesindeki takımında, yeteneği sayesinde spot ışıklarını kendine döndüren bir oyuncu; Lucy ise dansta çok yetenekli ve üniversitesini bitirdikten sonra bu alana yönelik profesyonel bir kariyerin peşinden gitmek istiyor. Ancak Jude'un, büyük liglerin başkanlığını, menajerliğini ya da yönetimini üstlenen herhangi bir insanın aradığı o yeni ve yetenekli oyunculardan biri olmak gibi bir hayali var ve bunu gerçekleştirmek için adımlarını sağlam şekilde atmaya başlıyor çoktan. Lucy de ona bu hayalini gerçekleştirmek için destek çıkıyor elbette; ama birkaç endişesi var. Jude eğer gözlerine girmeyi başarabilirse, şu an bulundukları yerden tamamıyla farklı bir yere gitmek zorunda kalacak ve mesafeli ilişkiyi ne kadar uzun süre başarılı bir şekilde devam ettirme sorusu, kazanacağı paranın yüksek miktarı ve paranın bir insanı değiştirebileceği kanısıyla birleşince; endişesi, bir yere kıstırılmış korkularına kaçış sağlamak için alternatif bir yolun temelinin atılmasına neden oluyordu. Bundan sorasında gelişen olaylar da, firar etmiş korkularının sığınıp besleneceği endişe yuvasını oluşturuyor zaten.
Serinin ilk iki kitabına ufak bir hatırlatış ve üçüncü kitabı ana hatlarıyla bahsettikten sonra, karakterlerin yorumuna başlayabilirim artık. Öncelikle, serinin diğer iki kitabına yazmış olduğum yorumu okumuşsanız, Lucy'nin tavırlarının beni zıvanadan çıkarabilecek kadar tel kadar ince sinirimi ayağıyla ezdiğini bilirsiniz. Çünkü, üstüne gelinme sinyalini aldığı anda, bulunduğu kafesteki eşelemiş olduğu toprağa mantığını gömen yanının tasması kopuyor ve mantığının kontrolünü ele geçirerek, ağzında filtre olmayan, anlamsız ve kırıcı laflarını sakınmadan söyleyen birisine dönüşmesini sağlıyor.
Ancak kitapta hiç beklemediğim bir şey oldu. Ben, iki kitap boyunca şahit olduğum kavgalarından dolayı ilişkilerinde aldıkları her virajda kafesinden kaçmasını bekliyordum bu yanının; ama ilk otuz sayfasından sonra başını bile çıkarmadı; ağırbaşlı tutumu galip gelip bir uyuşturma iğnesi vurmuş gibiydi bu yanına sanki. Hatta net hatırlıyorum, onlarda yer alan sayfa sayısında, ''al işte, yeniden başladık,'' demiştim bu yanına rastlayınca. Tahminlerimi haksız çıkaracak bir olgunluğun olayları devralması rahatlattı beni açıkçası. Jude'da Lucy gibi bir değişiklik geçirdi; ama bu durum parmak gösterilecek büyük bir olayla olmadı; ben, nereden nereye vardılar diye görmek için ilk kitabı karıştırırken fark ettim bunu. Bariz değildi bu yüzden, ancak ilk iki kitabına baksanız rahatlıkla farkına varılacak türdendi. Bu iki karakterin de değişimi okunması daha kolay ve eğlenceli bir kitap olanağı oluşturdu elbette; bu yönden takdir ettim yazarı.
Ayrıca, hem bundan dolayı kaynaklanan hem de kitaba yeni karakterlerin eklenmesiyle, ilk iki kitaba nazaran daha akıcı gitti bu kitap; konu son otuz sayfaya kadar dolu dolu anlatılmamış olsa bile. Ne zaman kitabı bırakmaya yeltensem düşüncelerim ve hareketlerim birbirine tezat düştü; elime yapışmış gibi okudum kitabı, bitirene kadar bir kez olsun, soluk almak için olsa bile, ara verdiğimi hatırlamıyorum. Ancak, eksik bulduğum bir kısım vardı ki çok büyük bir sıkıntıya yol açmadı; ama beklentilerimi hayal kırıklığına uğrattı biraz. O da konunun potansiyelini tam sınırlarına kadar kullanılabilecekken, bundan faydalanılmamış olmasıyla karşılaşmamla oldu. Bir konu hakkında tartışıyorlar, birkaç sayfa sonra çözüme kavuşuyor bu konu, sonra yine bir tartışma oluyor ve bu döngü gidiyor kitabın son otuz sayfasına kadar. Kitabın bitmesine son otuz sayfa kala en azından daha heyecan verici ve olaylı bir şey gerçekleşiyor. Yani kitapta bir olay bulamadım ben, tabi yaptıkları tartışmaları bir olay olarak değerlendirmediğimden ötürü böyle düşünüyorum; belki de alıştığım içindir artık ilk iki kitaptan sonra, emin değilim.
Fakat o patron kısmını çok gereksiz ve gerçeklikten dışarıda tutulmuş bulduğumu söylemeden yorumu bitirmek istemiyorum. Kitabı okuyanlar dünyaya pespembe gözlüklerimden baktığımı düşünüp, böyle insanların varlığını görmememden kaynaklı olduğu iddiasını getirebilirler bunun sebebini; ama yazar o karakteri yaratırken biraz abartıya kaçmış bence. Spoiler niyetine geçeceği için ne olduğunu söylemiyorum, ancak bir ilişkiye yetecek kadar çekişmeleri var zaten ve bunun üstüne o patron unsurunun belirmesi kendi adıma konuşmak gerekirse eğer fazlaydı bence. Bunun yerine, Lucy'nin, ailesi ile bir araya geldiği bir sahne konulsaydı çok daha eğlenceli geçen birkaç bölüm okuyabilirdik. Birkaç sayfa bile sürmeyen telefon konuşmalardı dışında, Lucy'nin ailesine yer verilmemişti şaşırtıcı şekilde bu kitapta; biraz hayal kırıklığına uğramadım değil açıkçası. Özellikle önemli iki yan karakter olarak onları düşündüğüm hesaba katılırsa.
Final kitapları hakkında ne hissettiğimi uzun uzadıya bahsetmiştim bir sefer, bu yüzde burada kendimi tekrarlamayacağım dediklerimi; ama benim için ilk kitaptan daha önemli olduklarından hep bir endişelenirim son kitaplarında. Fakat tüm korkularıma rağmen beklentimi karşılayamadığını söyleyemem, tıpkı her yönüyle karşıladığını söyleyemeyeceğim gibi. Ancak beğendim, ufak tefek düzenleme hataları vardı kitapta, nazar boncuğu olsunlar onlar da artık. Tekrardan okur muyum bu seriyi, okumak istediğim onca kitap arasında pek sanmıyorum; ama başlayıp da bitirdiğim için mutluyum, pişman değilim. Eğer çerezlik bir seri, liseden başlayıp da üniversitede sonlanan ilk aşk arayışındaysanız önerdiğim bir seri olur. Bir sonraki kitap yorumunda görüşmek üzere! :)
PUANIM: 3.5/5!
✌☢✌☢✌☢✌☢
''BURAYA KADAR OKUDUYSANIZ TEŞEKKÜR EDİYORUM, BU YAZILARIN HEPSİ KENDİ ŞAHSIMA AİTTİR, ALACAKSINIZ LİNKLE ALIN VE BANA BİLDİRİN LÜTFEN. BİR SONRAKİ KİTAP YORUMUNDA GÖRÜŞMEK ÜZERE!''
''The photos that I've used in this post are belong to
http://yourreactiongifs.tumblr.com/
http://senorgif.com
http://s23.photobucket.com/
http://www.hexjam.com/
http://giphy.com/
.I did not intend to steal or occupy the copyright by any means.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder